9 Ocak 2008 Çarşamba

Türkiyede para basımı

Osmanlılarda Darphane Emini, kubbe vezirlerinden ve defterdarlardan tayin edilmekteydi. Para basmayla ilgili yayınlanan bir tamimde: “… sikke denilen şey, her devlet tebeasının alışverişte birbiri aldatmamak ve gerek ağırlığında ve gerek değerinde bir fesat olmamak için padişah adına damgalanmış altın ve gümüş parçaları demektir. Memlekette geçen sikkenin ağırlığı ve değeri bilinmek için sahip-i mülk olan padişahın sikkesi olması lazım gelir. “ denmektedir. Osmanlıda para birimi AKÇE idi. Akçe gümüş paranın adıdır. İlk zamanlarda bunların ayar ve ağırlığı hiç değişmezdi. Fatih Sultan Mehmet han zamanında 6 kırat olan ağırlığı 5 kırata indirildi. Bundan sonra bazı sultanların devirlerinde değişik ağırlıklar uygulandı. 1898 senesinde bileşimi yalnız gümüş ve bakır karışımından meydana gelen 148,000 lira tutarında 10-5 paralıklar bastırıldı. Halk bunlara METELİK diyordu. Sultan 6, Mehmet Han devrinde 40 ve 10 paralıklar; 1840 senesinde KAİME adı verilen 500 kuruşluk kıymetinde kağıt paralar bastırıldı. 1851’de 10 ve 20 kuruşluk kaimeler piyasaya çıkartıldı. Alınan bir kararla, 1863 eylül ayında kaime basılmasına ve tedavülüne son verildi bu tarihten sonra tahsil ve tediye işlemleri yalnız madeni paralarla yapılmaya başlandı. 1876 senesinde tekrar kaime bastırılması ve tedavüle sokulması kararlaştırılmışsa da 1879’da tekrar tedavülden kaldırılmasına karar verildi. Sultan 5, Mehmet Reşad Han zamanında 1 Nisan 1916 tarihli Tevhid-i Meskukad hakkında Kanuni Muvakkat ile altın Osmanlı devletinde kıymet ölçüsü olarak kabul edildi. Sultan İkinci Abdülhamit Han devrinde yürürlüğe konan Kavaim-i Naktiye nizamnamesi ile para işi belirli bir kanuna bağlandı. Cumhuriyet devrinde 1924 tarihli 411 sayılı kanun ile 100 paralıklar çıkartıldı. Bu günde kağıt paraların üzerindeki itibari değerler bir kıymetli maden karşılığında tesbit edilemezler. Kullanılmakta olan kağıt paralar altın paraya çevrilebilir olmaktan çıkmıştır. Birim paranın değeri itibari bir özellik almıştır. Banknotların karşılığı bir nevi Türk lirasının mal satın alabileceği değer “satın alma gücü” olmuştur. Kağıt para çıkartılması bir kanunla 1999 yılı sonuna kadar T.C. Merkez Bankasına bir imtiyaz olarak verilmiştir. İmtiyaz süresi bitimine 5 yıl kalıncaya kadar uzatılabilir. Paranın istikrarı konusunda da merkez bankası vazifelidir. 1983’ten sonra çıkartılan kanun hükmündeki kararnamelerle Türk parasını koruma hakkındaki kanun hükümlerinde uluslar arası liberal sistemin uygulanması yönünde, bazı düzenlemeler yapılmıştır. IMF ile teknik düzeyde bazı görüşmeler yapılmış 22,03,1990 tarihinden itibaren Türkiye’nin 14. madde (IMF anlaşması) statüsünden 8. madde statüsüne geçtiği ve bu maddenin yükümlülüklerini kabul etmekte olduğu IMF’e resmen bildirilmiştir. Böylece Türkiye’nin kambiyo rejimi büyük bir serbestliğe kavuşturulmuştur.

CUMHURİYET DÖNEMİ BANKNOTLARI

Osmanlı İmparatorluğu’ndan intikal eden evrak-ı nakdiyeler, Cumhuriyetin ilk yıllarında para bastırılamadığından, 1927 yılı sonuna kadar tedavülde kalmıştır.
Bir devletin egemenlik ve bağımsızlık sembolü olması nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, 30 Aralık 1925 tarih ve 701 Sayılı “Mevcut Evrak-ı Nakdiyenin Yenileriyle İstibdaline Dair Kanun” kabul edilerek ilk Türk banknotlarının bastırılmasına karar verilmiştir. Bu kanun ile, mevcut evrak-ı nakdiyenin aynı nitelik ve miktarda kağıt para ile değiştirilmesi esas alınıp, paranın şekli ve basılıp değiştirilmesi gibi konuları düzenlemek üzere, Maliye Vekaleti’nden bir temsilcininin başkanlığında Ziraat, Osmanlı, İtibar-ı Milli, İş, Akhisar, Tütüncüler ve Akşehir bankaları ile Türkiye’de faaliyet gösteren diğer başlıca bankaların birer temsilcisinden oluşan bir komisyonun görevlendirilmesi hükme bağlanmıştır.
1) Birinci Emisyon (E1) Grubu Banknotlar
Dönemin Maliye Bakanı Abdülhalik Renda başkanlığındaki komisyon 9 aylık bir çalışma sonunda 1, 5, 10, 50, 100, 500 ve 1.000 liralık kupürlerden oluşan Birinci Emisyon Grubu banknotların basılması kararını almış ve basım işi, bir İngiliz firması olan Thomas De La Rue’ya verilmiştir. Bu banknotlar, filigranlı kağıtlara kabartma olarak basılmıştır.
Bu emisyon grubundaki banknotlar 1 Kasım 1928 Harf Devrimi’nden önce bastırıldığı için ana metinleri eski yazı Türkçe, kupür değerleri ise Fransızca olarak yazılmıştır.
İlk Türkiye Cumhuriyeti banknotları olan Birinci Emisyon Grubu banknotlar 5 Aralık 1927 tarihinde dolaşıma çıkarılmıştır. Tedavülde bulunan mevcut evrak-ı nakdiyeler ise, 4 Aralık 1927 tarihinden itibaren dolaşımdan çekilerek 4 Eylül 1928 tarihinde değerlerini yitirmişlerdir.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın Kuruluşu
Cumhuriyet Yönetiminin, banknot ihracı imtiyazının, kurulacak bir milli bankaya verilmesi konusundaki kararlılığı çerçevesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce 11 Haziran 1930 tarih ve 1715 sayılı Kanun ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın kurulması kabul edilmiştir. Banka, gerekli hazırlıklar tamamlanarak 3 Ekim 1931 tarihinde faaliyete geçirilmiş ve banknot ihracı imtiyazı münhasıran Merkez Bankası’na verilmiştir.
2) İkinci Emisyon (E2) Grubu Banknotlar
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kurulduktan sonra, harf devriminden önce basılan eski yazılı banknotlar, latin alfabesi ile basılmış yeni banknotlarla değiştirilmiştir.
Latin alfabesi ile hazırlanmış yeni banknotlar, 50 Kuruş, 1, 21/2, 5, 10, 50, 100, 500 ve 1.000 Türk Liralık olmak üzere 9 farklı değerde ve 11 tertipten oluşmaktadır. Söz konusu banknotlardan 50 Kuruşluk Almanya’da, diğerleri ise İngiltere’de bastırılmıştır.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından dolaşıma ilk çıkarılan banknot olan 5 Türk Liralık banknotu da içeren İkinci Emisyon Grubu banknotlar, 1937-1944 yılları arasında tedavüle çıkarılmıştır.
İkinci Emisyon Grubu içinde hem Atatürk, hem de İnönü portreli banknotlar yer almaktadır.
İkinci Dünya Savaşı sırasında tedavüle verilmeyen banknotlar
Bu emisyon grubu içinde İngiltere’de bastırılan ancak, İkinci Dünya Savaşı sırasında banknotları Türkiye getiren geminin Pire Limanında hücuma uğrayıp batması sonucunda denize dökülen İnönü resimli 50 Kuruşluk ve 100 Türk Liralık banknotlar ile yine İngiltere’de bastırılan ancak, Londra’daki bir hava hücumu sırasında basıldığı matbaa zarar gören 50 Türk Liralık banknotlar dolaşıma verilmemiştir.
3) Üçüncü Emisyon (E3) Grubu Banknotlar
Tamamı İnönü portreli olarak bastırılan Üçüncü Emisyon Grubu banknotlar, 1942-1947 yılları arasında dolaşıma çıkarılmış olup, 2,50, 10, 50, 100, 500 ve 1.000 Türk Liralık kupürlerden oluşan 6 farklı değerde, 7 tertip olarak İngiltere, Almanya ve Amerika’da bastırılmıştır.
4) Dördüncü Emisyon (E4) Grubu Banknotlar
Sekiz emisyon grubu içinde en az farklı değerde banknotu ve tertibi bulunan Dördüncü Emisyon Grubu banknotlar 10 ve 100 Türk Liralık kupürlerden oluşan 2 farklı değerde, 3 tertip olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde bastırılmıştır. 1947 ve 1948 yıllarında dolaşıma çıkarılan bu emisyon grubu banknotların tamamı İnönü portreli olarak bastırılmıştır.
5) Beşinci Emisyon (E5) Grubu Banknotlar
Beşinci Emisyon Grubu banknotlar, 2,50, 5, 10, 50, 100, 500 ve 1.000 Türk Liralık kupürlerden oluşan 7 farklı değerde, 32 tertip olarak basılmış ve 1951-1971 yılları arasında dolaşıma çıkarılmıştır.
Ülkemizde bir Banknot Matbaası kurulması çalışmalarına 1930’lu yılların sonlarına doğru başlanmış, ancak İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ile bu çalışmalara devam edilememiştir. 1951 yılında yeniden başlatılan Banknot Matbaası kurma işi 1958 yılında tamamlanmış ve aynı yıl banknot basımına başlanmıştır.
Beşinci Emisyon Grubu banknotların bir kısmı İngiltere’de, bir kısmı da ülkemizde basılmıştır. Halk arasında “Mor Binlik” olarak adlandırılan 1.000 Türk Liralık banknot da bu emisyon grubu içinde yer almaktadır.
Dolaşıma verilen banknotlar 1958 yılında Banknot Matbaası kuruluncaya kadar Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere veya Almanya'da bastırılmış olup, Banknot Matbaası’nda basılan ilk banknot Beşinci Emisyon Grubu III. Tertip 100 Türk Liralık banknottur.
6) Altıncı Emisyon (E6) Grubu Banknotlar
Altıncı Emisyon Grubu banknotlar 5, 10, 20, 50, 100, 500 ve 1.000 Türk Liralık olmak üzere 7 farklı değerde, 18 tertipten oluşmakta olup, 1966-1983 yılları arasında dolaşıma çıkarılmıştır. Bu banknotlardan I. Tertip 20 Türk Lirası İngiltere’de, diğerleri ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Banknot Matbaası’nda basılmıştır.
7) Yedinci Emisyon (E7) Grubu Banknotlar
1979 yılından itibaren dolaşıma verilmeye başlanan Yedinci Emisyon Grubu banknotlar 2002 yılı itibariyle; 10, 100, 500, 1.000, 5.000, 10.000, 20.000, 50.000, 100.000, 250.000, 500.000, 1.000.000, 5.000.000, 10.000.000 ve 20.000.000 Türk Liralık olmak üzere 15 farklı değerde, 36 tertipten oluşmakta olup, banknotların tamamı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Banknot Matbaası’nda basılmıştır.
E7 Emisyon Grubu banknotlar 01.01.2006 tarihinde tedavülden kaldırılmış olup, 1.1.2016 tarihinde değerini tamamen yitirecektir.
8) Sekizinci Emisyon (E8) Grubu Banknotlar
28 Ocak 2004 tarih ve 5083 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Para Birimi Hakkında Kanun” gereğince, ülkemizde ilk kez gerçekleştirilen paramızdan 6 sıfır atma operasyonu kapsamında 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren dolaşıma verilen Sekizinci Emisyon Grubu banknotlar 1, 5, 10, 20, 50 ve 100 Yeni Türk Lirası olmak üzere 6 farklı değerden oluşmakta olup, banknotların tamamı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Banknot Matbaası’nda basılmıştır.
Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar 8 emisyon grubunda 23 farklı değerde, 120 tertip banknot dolaşıma çıkarılmıştır. İlk altı emisyon grubundaki banknotların tamamı ile Yedinci Emisyon Grubundaki banknotların bir kısmı değişik tarihlerde dolaşımdan kaldırılmış ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerinin sonunda değerlerini yitirmiştir.
Faaliyete geçtiği 1958 yılından beri banknotlarımızın basımını sürdüren Banknot Matbaası, uzun bir deneyim süreci gerektiren banknot üretiminin orijinal kompozisyon ve kalıplarını da çağdaş standartlarda hazırlayarak dünya standartlarındaki E7 Emisyon Grubundan 1.000.000, 5.000.000, 10.000.000 ve 20.000.000 Türk Liralık banknotlar ile E8 Emisyon Grubundaki 1, 5, 10, 20, 50 ve 100 Yeni Türk Liralık banknotlarımızın her türlü tasarım, kalıp ve baskı işlemlerini tamamen kendi kadro ve donanım olanakları içinde başarıyla gerçekleştirmiştir.

OSMANLI İMPARATORLUĞU'NDA KAĞIT PARA

Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk banknotlar idari, sosyal ve yasal reformların gündeme geldiği tanzimat döneminde tedavüle çıkarılmıştır. Banknotlar bu dönemde esas olarak reformların finanse edilmesi amacıyla basılmıştır.İlk Osmanlı banknotları Abdülmecit tarafından 1840 yılında “ Kaime-ı Nakdiye-ı Mutebere ” adıyla, bugünkü dille “Para Yerine Geçen Kağıt”, bir anlamda para olmaktan çok faiz getirili borç senedi veya hazine bonosu niteliğinde olmak üzere çıkarılmıştır. Bu paralar matbaa baskısı olmayıp, elle yapılmış ve her birine de resmi mühür basılmıştır. Kaimelerin zaman içerisinde taklidinin kolayca yapılması ve kağıt paraya olan güvenin azalması nedeniyle 1842 yılından itibaren matbaada bastırılmasına başlanarak, el yapımı olanlarla değişimi sağlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda 1862 yılına kadar çeşitli şekil ve miktarlarda kaime ihraç edilmiştir.Osmanlı İmparatorluğu’nda, 1856 yılında İngiliz sermayesi ile kurulan Osmanlı Bankası “Bank-ı Osmani”, 1863 yılında Fransız ve İngiliz ortaklığında “Bank-ı Osmanii Şahane” adıyla bir devlet bankası niteliğini kazanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun sık sık Avrupa piyasalarından borçlanmak zorunda kaldığı dönemlerde İngiltere ve Fransa, devletten ziyade, kendi idaresi altındaki bu bankaya güven duymuş ve mali ilişkilerini bu banka kanalıyla yürütmeyi tercih etmiştir.Osmanlı İmparatorluğu, Osmanlı Bankası’na hükümetin hiç bir biçimde kağıt para basmayacağı ve başka bir kuruma da bastırmayacağı taahhüdünde bulunarak, 30 yıl süre ile kağıt para ihracı imtiyazını vermiştir. Osmanlı Bankası ilk olarak 1863 yılında, istendiğinde altına çevrilmek üzere, Maliye Nezareti ve kendi mühürlerini taşıyan banknotları tedavüle çıkarmış, 1863-1914 yılları arasında da çeşitli şekil ve miktarlarda banknot ihraç etmiştir. Yukarıda belirtilen taahhüt verilmekle birlikte, Osmanlı yönetimi Osmanlı Bankası ile anlaşarak, halk arasında "93 Harbi" olarak bilinen 1876-1877 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, savaş masraflarını karşılayabilmek amacıyla kaime ihraç etmiştir.
2) Evrak-ı Nakdiye
Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Bankası hükümetin avans ve banknot ihraç isteğini geri çevirmiştir. Bu anlaşmazlık, Banka’nın savaş döneminde banknot ihraç ayrıcalığını kullanmayacağını açıklaması üzerine giderilmiş ve Osmanlı yönetimi, 1915 yılından itibaren altın ve Alman hazine bonolarını karşılık göstererek dört yıl boyunca, yedi tertipte toplam 160 milyon liranın üzerinde banknot çıkarmıştır. Bu banknotlar “evrak-ı nakdiye” adı altında Türkiye Cumhuriyeti’ne intikal etmiştir.

Cumhuriyet Dönemi ve Hatıra Para

Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti, madeni ilk paralarını 1924 yılında basmıştır. Tedavüle çıkarılan ilk madeni paralar; 100 Para, 2 ½ Kuruş, 5 Kuruş, 10 Kuruş olmak üzere dört paradan oluşuyordu. Bu seriye 1925 yılında 25 Kuruş eklenmiştir. 100 kuruş ve 1 Lira 1934 yılında tedavüle sürülmüştür. 1 Kuruş ve 50 Kuruş ise, 1935 yılında tedavüle çıkarılmıştır. Cumhuriyet döneminin en küçük madeni parası olma özelliğini taşıyan 10 Para ise ilk kez 1940 yılında basılmıştır. Bu en küçük küpürlü madeni para, 1941 ve 1942 yıllarında da basılmıştır. Madeni para serisine 1960 yılında 2 ½ Lira katılmıştır. Madeni 5 Lira 1974 yılında, 10 Lira 1981 yılında, 20 Lira 1984 yılında, 25 Lira 1985 yılında, 50 Lira 1984 yılında, 100 Lira 1984 yılında 500 Lira 1989 yılında, 1000 Lira 1990 yılında, 2500 Lira 1991 yılında, 5000 Lira 1992 yılında, 10.000 Lira 1994, 25.000 Lira 1995 yılında, 50.000 Lira 1996 yılında, 100.000 Lira 1999 yılında, 250.000 2002 yılında Lira yılında tedavüle çıkarılmıştır.
Cumhuriyetin kuruluşundan 1970 yılına kadar hatıra para olarak herhangi bir para çıkarılması söz konusu olmamıştır.
1264 sayılı Madeni Ufaklık ve Hatıra Para Bastırılması Hakkında Kanun, 28.05.1970 tarihinde TBMM’de kabul edilmiş ve 06.06.1970 tarih ve 13512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu Yasanın 1’inci maddesi uyarınca; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı memleket ekonomisinin gelişimine paralel olarak tedavüle gereği kadar madeni para çıkartmaya yetkilidir. Milli ve milletlerarası önemli tarihi, bilimsel, kültürel ve sanat olayları ile anmaya değer diğer olay ve günleri belirtmek ve muhtelif alanlarda ün yapmış Türk büyüklerini anmak amacıyla ve Hükümetçe lüzum ve faydası takdir edilecek diğer sebep ve vesileler dolayısıyla madeni hatıra para da çıkartılabilir.
Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, Hazine birimleri Maliye Bakanlığı’ndan ayrılana kadar Maliye Bakanlığı’nın ana hizmet birimlerinden birisi olarak 2996 sayılı Maliye Vekaleti Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanun çerçevesinde görevlerini yürütmekteydi. Hazine birimlerinin 1983 yılında Maliye Bakanlığı bünyesinden ayrılarak Başbakanlığa bağlı Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı haline getirilmesiyle birlikte Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü de anılan Müsteşarlığa bağlanmıştır. Bunun üzerine çıkarılmış olan 234 sayılı Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarılmıştır. Söz konusu KHK’nin “Görev” başlıklı 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca, ilgili yasalar gereğince Hazine Müsteşarlığı’nca tedavüle çıkarılması kararlaştırılan madeni ufaklık para ve madeni hatıra paraları basmak ve dağıtmak görevi Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü’ne verilmiştir.
Hatıra para çıkarılması, 1264 sayılı Yasanın birinci maddesinin ikinci fıkrası hükmü ile hukuki çerçevesine kavuşmuştur. Bu hukuki ve yasal çerçevenin oluşmasından sonra Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, ilk hatıra para olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi 50. Yılı anısına aşağıda özellikleri gösterilen parayı çıkarmıştır. Bu para Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk hatıra parası olma özelliğini taşıdığı için önemlidir. Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü tarafından 1970 yılından 29 Ekim 2003 yılına kadar yurtiçinde çıkardığı hatıra para sayısı 353 adettir. Bu sayıya yurtdışına yaptığı hatıra paraların bazıları ile hatıra para setleri dahil değildir. 1970 yılından bu yana 18 adet hatıra para seti çıkarılmıştır.
Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, genç kuşaklara eski paraların tanıtılması ve o dönem tarihinin anımsatılması amacıyla Cumhuriyet Dönemi tedavül madeni paralarını orijinal kalıplarını kullanarak kıymetli madenden (altın ve gümüş) yeniden basmaya ve Nostalji adı altında hatıra para seti olarak satmaya başlamıştır. Bu kapsamda ilki 2000 yılında 7’li set halinde; 100 Kuruş (1934) gümüş, ½ Kuruş (1948) altın, 1 Kuruş (1949) altın,
2 ½ Kuruş (1950) altın, 25 Kuruş (1951) altın, 2 ½ Lira (1965) gümüş, 5 Lira (1975) gümüş olarak piyasaya sunulmuştur. Bu seriyi, 2002 yılında tamamı gümüş olarak ve yine orijinal kalıplar kullanılarak basılan 1935 yılının 5 madeni parasından oluşan 1935 Yılı Nostalji Seti izlemiştir. Nostalji setlerinin üçüncüsü Cumhuriyetin 80’inci yılının kutlanacağı 2003 yılında çıkarılacak ve bu sette 1936-1950 arasında tedavül etmiş 13 adet madeni para yer alacaktır. Söz konusu paralar, önceki nostalji setlerinde olduğu gibi yine orijinal kalıpları kullanılarak ve 925 ayar gümüşten basılacaktır.
Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, 1264 sayılı yasanın çıktığı 1970 yılından bu yana Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümlerini değişik ve çok özel nitelikli hatıra paralarla anmış ve tarihe iz düşmüştür. 1970 yılından itibaren Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümü kutlamaları anısına çıkarılmış olan hatıra paralar şöyledir:

4 Ocak 2008 Cuma

Yatırım nasıl yapılır?

Birikiminiz var ve yatırım yapmak istiyorsunuz. Çeşitli yatırım alanlarından birini seçmekte zorlanıyorsunuz veya birini seçtiniz ama daha iyi bir seçenek var mı diye araştırma yapıyorsunuz.Yatırım kararı vermek için önce beklentilerinizi ve risk algılamanızı tespit etmeniz gerekir.Özetle yatırım yapabileceğiniz 3 ana grup var:1- Kendinize ait işyeri açmak2- Para piyasaları3- Sermaye piyasalarıBu 3 grubu ulusal ve uluslarası olarak 2 ayrı başlıkta toplamanız da mümkün.KENDİNİZE AİT İŞYERİ AÇMAKİşyeri açma yatırımı yapmadan önce fizibilite çalışması yapmanız gerekir. Bu çalışma sonunda açacağınız işyerinin açmaya değip değmeyeceğini, açmak için yeterli olup olmadığınızı anlayacaksınız.Fizibilite çalışmasına açacağınız işyerinin nerde olacağına karar vererek başlarsınız. Çeşitli yer seçeneklerini kaynaklara (hammadde, işgücü, enerji, vs.) ve pazara yakınlığına göre değerlendirerek en uygununu seçersiniz. Seçtiğiniz işyeri konumunun işe başlayabilmek için ne kadar yatırım yapmanız gerektirdiğini hesaplarsınız. Bunun için bina ve arazi bedelleri, kira bedelleri, makine ve teçhizat bedelleri gibi masraf kalemlerini toplarsınız. İşe başlama yatırımının genellikle en büyük kısmı işyerinin bina, makine gibi yatırımlarından oluşur. Eğer birikiminiz sınırlı ise kiralama yoluyla bina ve makine kiralayabilir özellikle yüksek fiyatlı makineler için finansal kiralama seçeneğini değerlendirebilirsiniz.Sonraki aşama nakit akışınızı hesaplamak olacaktır. İşyerinizi açtıktan sonra tahmin edebileceğiniz en uzun tarihe kadar ne kadar satış yapabileceğinizi tahmin etmeniz gerekir. Satışlarınız vadeli olacaksa bunların kasanıza veya bankanıza nakit olarak hangi tarihlerde geleceğini, alacaklarınızın tahminizden daha geç ödenmesi veya hiç ödenmemesi ihtimalini de düşünerek ay bazında nakit kaç para elinize geçeceğini tahmin etmelisiniz.Daha sonra yine ay bazında nakit ne kadar masraf yapacağınızı hesaplarsınız. Hammadde, personel giderleri, kiralar, vergiler gibi çeşitli ödeme kalemlerini ödeme tarihlerine göre ay bazında tahmin edin.Aylık tahmini nakit girişiniz ve çıkınızı tablo halinde listeleyip hangi aylarda açık vereceğinizi hangi aylarda nakit fazlası vereceğinizi görebilirsiniz. Yeni kurulan işletmeler genellikle ilk yıl nakit açığı verir. Zaten bu açık sizin yapmanız gereken yatırım tutarınız veya ihtiyacınız olan sermaye tutarı anlamına gelecektir. Sonraki yıllar veya aylarda tahminen oluşturduğunuz bütçeniz ne kadar fazla veriyorsa ve yatırım tarihinden ne kadar zaman sonra bu fazlaya yani kara ulaşıyorsanız bu da sizin tahmini kar oranınız olacaktır. Tahmini kar oranınız, yatırımın geri dönüşüm vadesi, yatırım için gerekli sermaye tutarı gibi bilgilere sahipseniz yatırım kararınızı daha kolay verebilirsiniz.PARA PİYASALARIBelirli bir zaman dilimi için paranızın önceden belli bir oran veya tutarda para kazanmasına imkan veren piyasalardır. Kısaca faiz geliri kazanabileceğiniz piyasalardır. Mevduat, hazine bonosu, tahvil, bono, repo gibi araçları vardır.Kaybetme riskinizin en düşük olduğu yatırım araçlarıdır bunlar. Dolayısıyla da kazanç oranlarınız da düşüktür. Para piyasalarından ciddi bir kazanç sağlayabilmek için ciddi bir yatırım yapmanız gerekir. Vaadedilen faiz veya getiri oranından, ödeyeceğiniz vergi oranını ve vade başı ile sonu arası için tahmin ettiğiniz enflasyon oranını çıkararak net faiz oranını hesaplayın. Bulacağınız bu yeni oran ile yatıracağınız tutarı çarparak gelecekteki net faiz gelirinizi hesaplayabilirsiniz. Eğer döviz tevdiat hesabı açmak istiyorsanız ilave olarak seçtiğiniz dövizi ulusal para birimi olarak kullanan ülkedeki enflasyon oranının mevduatınızın vade aralığında ne olacağını ve vade sonundaki kuru tahmin etmeniz gerekir.Bu yatırım türünün her ne kadar riski çok az da olsa, vade sonunda enflasyon, vergi ve kur tahminlerinizin üstünde çıkarsa zarar etme ihtimaliniz olabilir.SERMAYE PİYASALARIMevcut bir işletmenin hisselerini satın alarak ortak olmanızı sağlayan menkul değerler borsaları bu piyasaların en önemli yatırım aracıdır. Hisse senedi satın almak için hangi şirketin hisselerini satın alacağınızı, ne zaman alacağınızı, ne zaman satacağınızı, ne kadar alacağınızı, hangi fiyattan alıp hangi fiyata satacağınızı bilmeniz gerekir. Bütün bunları bilmek imkansızdır ancak tahmin edebilirsiniz. Ancak üstteki yatırım araçları için de çeşitli tahminler yapmanız gerektiğini hatırlayın.Hisselerini alacağınız şirketi belirlemek için, şirketin mali bilgilerini, şirketin pazar ve rekabet gücü bilgilerini, mevsim değişiklikleri ve satışları arasındaki ilişkiyi, ulusal ve uluslarası ekonomik gelişmelere karşı hassiyetini, bu hassiyetin hangi gelişmelerde hisselerine nasıl etki yapabileceği gibi pek çok bilgiye ve tahmine ve bunların analiz sonuçlarına ihtiyacınız olacaktır.Küçük yatırımcıların bu bilgileri zamanına edinme, tahminleme, analiz etme gücü büyük yatırımcılara göre daha zayıf olduğu bilindiği için çeşitli ülkelerde küçük hisse senedi yatırımcılarını korumak için çeşitli yasalar ve denetleme sistemleri geliştirilmiştir. Yine aynı amaçla veya bu ihtiyacın bir sonucu olarak konu hakkında uzman olmadığı halde hisse senedi satın almak isteyenler için uzmanlar tarafından yönetilen yatırım fonları geliştirilmiştir. A ve B tipi yatırım fonlarından A tipi para piyasaları ağırlıklı, B tipi hisse senedi ağırlıklı olarak, uzmanlar tarafından para ve sermaye piyasalarına yatırım için yönetilir.

Nasıl para kazanmalı

doğu gerçeklerini. Eğitimde bulunduğumuz yeri. Ekonomik olarak 13 alıp bir verdiğimiz gerçeğini. Yaratamadığımız katma değeri. Bir marka yaratamadığımızı. Ülke genelindeki ıslah evlerinde açık ara farkla Kürtlerin yattığını. Sahip olamadığımız ekonomik bağımsızlık nedeniyle hep ezik kaldığımızı ve bunun yarattığı dolaylı yıkımı. Örneğin bu ekonomik ezikliğin sebep olduğu düşük eğitim seviyesi. Dolayısıyla sahip olunamayan çağdaş insan zihniyeti.
Sebep- sonuç ilişkisi bakımından inceleyecek olursak maddi olanaksızlığın sayılamayacak kadar sonucu vardır. Bizim kader dediğimiz ama aslında kendi yaratıcılığımızın ürünü olan fakirlik hatta açlık da bu sonuçlardan sadece biridir.
Doğunun ve daha da indirgeyecek olursak Kürt halkının acı gerçeğinin en önemli ve temel sorunlarını sıralayalım. Bunlardan en önemlisi olan kaçakçılığı analiz edelim:
1. KAÇAKÇILIK VE SONUÇLARI

· Kaçakçılık doğudaki bilinçsiz zihniyetin en önemli nedenidir.
· Bu işten para kazanan insanlar bilinçli yada bilinçsiz kısır bir döngüye giriyorlar. Söz gelimi bir süre sonra hapse giren bir insanın dönüşünde yapabileceği ne kalır. Yada yitip giden onca zamanın nasıl telafisi olur? Kaçakçının zihniyetine göre cevap veriyorum: tabiî ki gene aynı gayri meşru yol. Yani başka bir deyişle kaçakçılık. Dolayısıyla bu kısır bir döngüdür.
· Bu işi yapan insanların para kazandığını gören bilinçsiz insanların kolayına geldiği için aynı yola başvurması ve dolayısıyla malum sonuca doğru gitmesi.
· Bu işe özenen kesimin de, belki farkında değiliz ama, gencecik insanlar olduğu gerçeği. Çoğu lise çağında bu gençler babalarının, ağabeylerinin vs izini ve dolayısıyla o şaşalı hayatı tercih ediyorlar. Sonrası malum...
· Bu işin en acı tarafı ise hapse girmenin kaçınılmaz sonucu; ortada bir aile bırakmak.
Tabi bunlar hep bu işi yapanları düşünerek yapılan yorumlar. Bir de madalyonun öbür tarafı var. Söz gelimi gene bir kaçakçılık olan eroin ve kokain satıcılığı ve bu tehlikeli maddeyi kullanan çoğu genç milyonlarca insanın yitip giden hayatları. Kaçakçılık yapan insanlar bilinçli ya da bilinçsiz bu milyonlarca insanı zehirliyor. Bilinçsiz diyorum çünkü gözlemlendiği kadarıyla bu işi yapan insanların ( özellikle Kürtler) çoğu iman ve ibadet sahibi. Tabi burada sormak gerekir: Müslüman olduğunu düşünen ve İslam ahlakını benimseyen bir insan nasıl olur da bu işi etik bulur? Nasıl olurda bu işi kendine yakıştırır? İnanç sistemi bir yana bu işi ahlaki bulan bir ideoloji var mı?
SONUÇ
İşte tüm bu gerçekler ışığında durup bir kez daha düşünmenizi istiyorum: ‘’nasıl para kazanmalı?’’sorusunun cevabı kesinlikle kaçakçılık olmamalıdır. Doğu gerçeğinin temel sorunu ekonomik bakış açımız. NASIL PARA KAZANMALI SORUSUNA VERİLEMEYEN CEVAP da bu sorunun en önemli sebebi. Doğu gerçeğinin altında yatan bu temel sorunların çözümleri de değişime açık bir zihniyetin ürünü olabilir. Birlikte değişmeye ve dolayısıyla gelişmeye zaman ayıralım. Size maddi bağımsızlığınızı kazandıracak reel yatırım fikirlerini bulabileceğiniz yazı dizisini takip etmeniz dileğiyle...
NOT: Gelecek yazılarımda temel sorunlar üzerine biraz daha tartışarak çözüm yollarına gideceğiz. Para kazanmanın yasal yolları ve yöremize özgü yatırım araçlarını yazı dizisinde bulacaksınız. Yatırım ve dolayısıyla girişim- girişimci kavramlarını tartışacağız.

Kara para aklama yöntemleri

Uyuşturucu kaçakçısı 20 bin dolarlık çeki, herhangi bir kurumda çek tahsildarı olarak çalışan arkadaşına verir. Bir çek tahsildarının elinde yüksek miktarda nakit bulundurması hiçte garipsenecek bir durum olmadığından ve bu kişinin günlük işlemler için sık sık bankaya gitmesi gerektiğinden, uyuşturucu tacirinin kara parası kolaylıkla sisteme dahil olur. Uyuşturucu kaçakçısı verdiği 20 bin dolar karşılığı 16 bin dolar alır. Kaçakçıya yapılan ödeme ise çek tahsildarının sıklıkla kullandığı posta çeki formunda yapılır. 4 bin dolarlık fazlalık ise çek tahsildarına kalmaktadır. Bu aşamadan sonra uyuşturucu kaçakçısı, elindeki posta çeklerini bir kıyı bankasında daha önce açtırdığı hesaba aktarır. Bu sistem ile 20 milyon dolar bile aklanabilir. Ancak rakamın fazlalaşması durumunda birden fazla çek tahsildarının kullanılması yoluna gidilecektir.
Her piyango çekilişi sonrasında ya da lotoda 6 rakamın tutturulması sonucunda, kara-para aklayıcısı büyük ikramiyenin kime çıktığını daha önceden öğrenir. O kişiye çıkan paradan daha fazla bir parayı bilet sahibine vererek piyango biletini ya da loto kağıdını ondan satın alır. Sonra bu kazanılan ikramiye parası daha önceden anlaşılmış olan bir banka müdürü ya da avukat aracılığı ile tahsil edilir. Böylece kara-para bir talih kuşu olarak uçar uçar uçar ve bankacılık sektörünün gözü önünde aklanılmış bir hale gelir.
Atadan kalma eski yöntemler diye adlandırılan paravan şirketler kurmak, sahte ve şişirilmiş faturalar kullanmak, yabancı ülkelerde bloke edilen parayı teminat olarak göstererek yerel bankadan kredi almak, kumarhane işletmek, at yarışı gibi bahis işletmeleri açmak, vergi cenneti olan ülkelerden alınan kredi kartlarını kullanmak, nakit para ile büyük bina, malikane, turizm tesisi vb satın alımları yapmak, kıymetli tablo ve sanat eserlerini satın almak ve hediye etmek, kazanılan kara-paranın yurtdışına doğrudan kaçırılması, kara-parayı hisse senedi ve tahvil gibi kıymetli evraka dönüştürmek, serbest bölgelerdeki aşırı liberal bankacılık hizmetlerinden yararlanmak, turizm şirketleri kurup seyahat çekleriyle para transferi yapmak, nakit para ile taşınmazlar dışında büyük satın alımlar yapmak gibi uygulamalar internet ve sanal ortamın kullanılmasından önceki döneme ait yöntemlerdir. Borsadaki aracı kurumların % 20'ye yakınının içeriden kara-para aklamak isteyenlerle organik ve inorganik ilişki içinde bulunduğu iddiası da sıklıkla söylenilmektedir.

Kara para

Kara-para terimleri arasında bulunan para yıkama kavramı Mafya babası Al Capone'un yasadışı yolar ile elde ettiği paraları yasalık kazandırmak için çamaşırhaneler açması ve bu yolla bu paraları yasal yolla kazanmış gibi göstermesi ile ortaya çıkmıştır. Kara-para kavramının Dünya literatürüne girişi 1973 Watergate skandalı ile kullanılmaya başlanmıştır.
Haksız ve gayrikanuni yollardan para yerine geçen her türlü kıymetli evrakla, mal ve gelirleri veya bir para biriminden diğer bir para birimine çevrilmesi de dahil, sözü edilen para, evrak, mal ve gelirlerin birbirine dönüştürülmesinden elde edilen her türlü menfaat ve değer.
Uluslararası literatüre göre yasal olmasına rağmen kayıt dışı olan ekonomik faaliyetler kara para adıyla değil, gri para olarak adlandırılmaktadır.
Organize suç örgütlerinin istikrarlı bir politik ve ekonomik yapılanmanın olmadığı özellikle Güney Amerika, Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkelerinde çok büyük rakamlarla ifade edilen kara paranın arzettiği tehlikeyi işaret etmek içinJean Ziegler'in İsviçre Daha Beyaz Yıkar adlı kitabında; ABD bankalarının net aktifleri 4.2 trilyon civarındadır ve her yıl resmi ve kayıtlı sektöre giren paranın % 10'nu kara-paradır. Bu para yaklaşık olarak ABD'nin savunma bütçesine eşittir. Yine bu rakam bütün Batı Avrupa ülkelerinin 1 yıllık petrol alımlarını karşılayacak bir boyuttadır. demektedir.
Kara-paraya karşı önlem alınmazsa 2020 yılında ABD Başkanı'nı mafya seçtirtecektir

Paranın zararı

Oynadıgımız oyunun nerelere kadar gıttıgını zararının ne kadar buyuk oldugunu bırazda olsa anlatmaya calısıcam.Herkezın bılmedıgı cok sey var cunku.Ornek olarak gunde 50$ lık cash alındıgını 50$ lıkta gb 20 kısı bronze premıum,10 kisi silver,5 kiside gold aldıgını varsayalım.20x13 260$,10x20 200$,5x30 150$ ortaya cıkan bılanco gercekten cok guzel k.o yetkılılerı ıcın tabi bızım ıcınse ıcler acısı yasadıgımız ulkenın ekonomık acısından soyluyorum bunları.260+200+150+50+50 gunde 710$ eder ayda 21.300 $ cok cıddı bı para bu sadece bu kadar kısıyle aylık kazanılan para.Herkez pre alırken bu oyunu oynarken neler yaptıgının farkına varması lazım.Ekmek almaya parası olmayan ınsanlar bu oyuna para yatırıyor bunların hepsı para tuzagıdır kendınızı bır an once kurtarın derım.Cunku bu işin sonu yok her gun p.u.s'ta yenı seyler cıkıyor ve premıumlu oyuncular adeta saldırıyor bunlara sız onların ekmegıne bu sekılde yag surdukce onlarda sızı kaz gibi yolmaya devam edecekler.En basit ornek 1507 patch i geldıkten sonra pet denılen ne oldugu belırsız seyler cıkarttılar(bana gore cok sacma) herkezde bi kasma hevesı ılk ben olcam en ıyısı bende olcak merakı herkez petlerı kasmaya basladı ama 2 gun sonra ne oldu ? bu petler sadece premıumlu(paralı uye) oyuncuların kullanabıldıgı bsy oldu.Artık gozlerı doymuyor bu kadar seye ragmen oyundakı lag sucsuz banlarla ılgılenmek yerıne daha yenı ne cıkartabılırız nasıl somure bılırız onun pesındeler bir baska ornek ıse yenı cıkan walkryler eskılerı 6 aylıktı baktılar olacak gibi degıl bunları hemen 2 ay a dusurduler neden sadece (para).Bunun gibi bir cok orneklerı var bunlar sadece bir kacı.Bılıyorum bunları okuduktan sonra kımse premıum almayı kesmıcek cashler ve premıumlar duzenlı olarak alınmaya devam edıcek.Ama sadece ne yaptıgınızın farkına varmak ıcın bunları yazıyorum ben yaklasık 4 yıldır bu oyunu oynarım ne premıum aldım nede gb.Buna ınanın bunlar olmadanda bsyler yapılabılıyor

Para ne işe yarar

Parayla mutluluk arasındaki ilişkinin, “otomatik” bir ilişki olmadığını çok sık anlatıyorum. Paranın çok önemli olmadığı gibi “romantik” bir söyleme inanmadığımı da söylemeliyim. Para, iyi insanlar için hiç bu kadar gerekli bir araç olmamıştı. Fakat, onun kendi başına mutluluk getireceği inancını da bir o kadar “romantik” buluyorum.Parayla, hiçbir kavram arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Bu ilişkiyi şekillendiren ve yapılandıran, insanın konuya karşı takındığı tavırdır. Kısaca ifade etmek gerekirse, insanın parası olması, varlıklı olduğunu göstermez. Her “zenginin parası vardır. Ama her parası olan herkes zengin değildir” de diyebiliriz.Paranın saadetle aramızdaki bağı kurmasında, konuyu çerçeveleme/ planlama tarzımız çok önemli olsa gerek. Onun araç olduğunu ve bizi ulaştırması gereken hedeflerin zihnimizde net olması gerektiğini unutmamalı. Konuya “parayı bir kazanalım, sonra ne yapacağımızı düşünürüz” şeklinde bakan bir insanın para kazanması zordur ve kazansa bile, hazırlıksız olduğu için, büyük ihtimalle kazandığını yerli yerince kullanamayacaktır. Maddi durumlarını daha iyiye götürürken, paranın araç olduğu gerçeğini unutan insanlar, onu kazandıkları zaman mutlu olmayı ne yazık ki beceremiyorlar. Parayı kazanırken, onu kullanmayı da öğrenmeyen kişiler, banka hesap cüzdanları kabarık ama yürekleri fakir bir hale gelebiliyorlar.Başka bir önemli nokta da, baştan netleşmiş hedeflerin solmaya yüz tutmasıdır. Paranın bir araç olduğunu başlarda iyice sindirdiğimiz halde, zamanla bu gerçeği unutabilir ve “niyeti bozabiliriz”. Bu, her konuda olduğu gibi, para konusunda da geçerlidir. Ailesine daha çok zaman ayırabilmek, başkalarına yardım etmek v.s. düşüncesiyle yola çıkan insanlar, kendilerini kaliteli kitaplar ve arkadaşlarla beslemezlerse, para denilen köprüde takılıp kalabilirler. Karşı sahile ulaşmak, onlar için hayal olabilir ya da eski anlamını yitirebilir. “Parayı kullanan insanlar” değil “paranın kullandığı insanlar” olma tehlikesine düşebilirler. Sevgi ve ilgi yerine nakit dağıtan insanlar olmak ne kadar üzücü!Başka önemli bir konuysa, paranın bize geliş şekli, kazanırken takip ettiğimiz tarzdır. Başkalarını “harcayarak” ve “ne olursa olsun” para kazanmaya alışan insanlar, mutluluğu hak etmezler. Onları sevmeyen, onlara düşman olan insanlarla etraflarını çevrelemiş olurlar. Başkalarına da kazandırarak para kazanan insanlar, kıskanılmazlar, el üstünde tutulurlar. Paylaşarak, gözeterek kazanan insanların kazançlarında başkalarının gözü olmaz. Elbette her zaman çekemeyenler, haset edenler olacaktır, ama bunlar büyük bir tehlike oluşturmazlar, aleyhte “kamuoyu” haline gelemezler.

Paranın bulunuşu

Tarihteki ilk madeni para basım yerinin Anadolu olması özellikle uygarlık gelişiminin göstergesi olarak oldukça önemlidir. Anadolu bu üstünlüğünü sürekli devam ettirmiştir. Dünyanın ilk büyük darphanesi Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul Simkeşhane’de kurulmuştur. 2.Hatıra Paracılığın Tarihsel GelişimiHatıra para basımı, tarihsel gelişim itibariyle madeni para basımından sonra başlamış, onun bir devamı olarak gelişimini sürdürmüş ve 18. yüzyılın sonunda nümismatik bilim dalının kurulmasıyla da bağımsız bir para alanı haline gelmiştir.Tarihteki ilk bilinen hatıra paralardan birinin, eski Yunan’da Perslere karşı kazanılan zaferin anısına M.Ö. 479 yılında tedavül parası olan gümüş Atina Tetradrahmisi’nin arka yüzündeki desenin değiştirilmesi ve söz konusu paranın çapının büyütülmesi ile basılan Atina Dekadarhmisi’dir. Roma döneminde M.Ö. 61 yılında I. Triumvira zamanında Pompei’nin zaferlerini kutlama anısına Aureus diye bilinen bir hatıra paraya rastlanmıştır. Daha sonra İmprataor Augustus’un ölümü anısına çeşitli hatıra paraların çıkarılmıştır. Roma İmparatorluğu döneminde önemli olaylar, çeşitli askeri zaferler, değişik antlaşmalar için hatıra paralar çıkarılmıştır.Çıkarılan hatıra paralar genel olarak tedavülde bulunan paralardan bazılarının arka yüzlerinin değiştirilmesi, varolan paranın boyutlarının değiştirilmesi veya tümüyle o konuya özel bir paranın basılması suretiyle yapılmıştır. Bizans döneminde de, yine çeşitli önemli olayları anmak, kazanılmış zaferleri kutlamak anısına hatıra paralar çıkarılmıştır. Bizans’ta çıkarılan hatıra paralar tedavül paraların değiştirilmesi suretiyle değil, doğrudan gümüş ve altından olmak üzere ayrı hatıra para olarak basılmıştır. Bu hatıra paralar Constantinople Darphanesi’nde basılmıştır.’Osm. İmp.'nda özel bir hatıra para uygulamasından söz etmek oldukça zordur. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında görülmeye başlanan “seyahat paraları”nı bu kapsamda değerlendirmek olanaklıdır. Örneğin; Sultan II. Mahmut’un Edirne ziyareti nedeniyle 24. Culus yılında Memduhiye Altını tarzında basılmış olan Edirne Seyahat Altını; Sultan Abdulmecid’in Edirne Seyahati nedeniyle bastırılan seyahat altını; Sultan Abdulaziz’in Bursa seyahati için bastırılan altın ve gümüş seyahat paraları; Sultan V. Mehmed Reşad’ın Bursa, Edirne, Kosova, manastır ve Selanik seyahatleri için altın gümüş olarak bastırılan seyahat paraları bunlara örnek olarak verilebilir. 3.Nümüsmatik Biliminin Tarihsel GelişimiNümismatik sözcüğü, para anlamına gelen Latince nümisma sözcüğünden gelmektedir. Para, madalya ve jetonların betimlenmesi ve tarihiyle uğraşan bilimdir. İlk antik para koleksiyonları, Rönesans döneminde, Roma ve Yunan tarihindeki ünlü kişilerin portrelerini araştıran hümanistler tarafından oluşturuldu. Bu koleksiyonlara zamanla eski siteler tarafından bastırılan, yorumlanması daha güç paralar da katılmaya başladı. Daha sonraları, Yeniçağ para ve madalyaları da toplandı. Tüm bu nesnelerin anlaşılması ve sınıflandırılması, nümismatik biliminin temelini oluşturur. G. Budé’nin De asse (1514) adlı yapıtından bu yana, paraları her yanıyla ele alan birçok inceleme yayımlanmıştır. Nümismatik, 18. yüzyıl sonundan itibaren Arkeoloji bilim dalının alt bilim dallarından biri haline gelmiştir. Bu bilim dalı; madeni paraların (sikkelerin) tarihsel geçmişi, taşıdıkları özellikler, basım teknikleri, basıldıkları madenlerin özelliği, üzerlerinde bulunan yazı ve figürlerin analizi, paranın basıldığı dönemin ekonomik, toplumsal ve siyasal yapısının araştırılması gibi çok değişik konuları kendisine ana konu olarak seçmiştir. Nümismatik bilimi; arkeoloji, paleografi, din tarihi, mitoloji, kronoloji, metroloji, coğrafya, ekonomi, ekonomi tarihi, siyasal tarih, sosyoloji gibi bilim dallarıyla çok yakın ilişki içinde bulunur. Fatih Sultan Mehmet Tarafından 882 Yılında Bastırılmış Altın SikkeNümismatik biliminin ana konusu olan sikkeler bizlere aşağıdaki yararları sağlar:1.Kaybolmuş uygarlıkların, kentlerin ve yerleşim yerlerinin kesin olarak belirlenmesine katkı sağlar. 2.Özellikle tarihsel süreç içinde egemenliği elinde tutmuş kişilerin ve ailelerin soylarını bildirir. 3.Çeşitli nedenlerle tarihsel süreç içinde yok olmuş anıt ve yapılara ilişkin kanıtlar sunar. 4.Yerleşim yerlerine, yönetenlere verilmiş ad ve unvanları gösterir. 5.Hükümdarların saltanatlarının başlangıç tarihlerinin, almış oldukları unvanların ve sanların, dönemleri boyunca yaptıkları işlerin, kazandıkları zaferlerin ya da yenilgilerin kesin biçimde belirlenmesine yardım eder. 6.Soyu tükenmiş bitki ve hayvanların varlıklarını bildirir ve kanıtlar. 7.Sikenin basımında kullanılan madenin türüne göre o toplumun, o dönemdeki ekonomik durumu konusunda ciddi ipuçları sağlar. 8.Yazılı tarihlerde anlatılan olayların kanıtlanmasına yardım eder. 9.Sikkenin basıldığı dönemin dinsel inançları konusunda bilgi verir. 10.Sikkeyi basan devletin egemenlik alanlarının tespitinde ciddi delil niteliği taşır. Türkiye’de nümismatik biliminin gelişime bakıldığında; Abdüllatif Suphi Paşa (1818-1886), ilk Türk nümismatı olarak karşımıza çıkmaktadır. Türk nümismatik tarihi açısından önem taşıyan diğer bazı adlar şöyledir:1.İsmail Galib Bey (1848-1895) 2.Halil Edhem Eldem (1861-1938) 3.Ahmed Tevhid (1869-1940) 4.Behzat Haki Butak (1891-1963 5.George Carpanter Miles (1904-1975) 6.Cüneyt Ölçer (1925-1990) Nümismatik (para) bilimi, koleksiyonculukla koşut bir gelişim içindedir. Koleksiyon, sözcük kökeni olarak Fransızca collection sözcüğünden gelmedir ve Türkçe’de de koleksiyon olarak kullanılmaktadır. Koleksiyon sözcük anlamı olarak; “öğrenme, yarar sağlama veya zevk amacıyla bir araya getirilmiş ve özelliklerine göre sınıflara ayrılmış nesnelerin bütünü, derlem” anlamına gelmektedir. Cumhuriyet dönemi madeni paralarının ve hatıra paralarının koleksiyonunu yapmak konusunda daraltıcı, sınırlayıcı veya yasaklayıcı herhangi bir yasal düzenleme söz konusu değildir. Ancak, Cumhuriyet öncesi dönem ait sikkelerin koleksiyonu, devri ve satışı 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na tabidir. Anılan Yasanın 23’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin 4’üncü fıkrası uyarınca; Osmanlı Padişahlarından Abdülmecit, Abdülaziz V. Murat II. Abdülhamit V. Mehmet reşat ve Vahidettin’e ait aynı çağdaki sikkeler, bu Yasaya göre tescile tabi olmaksızın yurtiçinde alınıp satılabilirler. Yasanın bu hükmünden de açık olarak görüldüğü üzere, bu belirtilen padişahlar dışındaki dönemlere ait sikkelerin anılan Yasanın 7’nci maddesine göre tescil işlemine tabi tutulmaksızın yurtiçinde alınıp satılması yasaktır. Bir başka deyişle, para koleksiyonculuğu ile uğraşanların, 2863 sayılı Yasayı ve bu yasa kapsamında çıkarılmış yönetmelikleri çok iyi bilmeleri ve bunlara uygun olarak koleksiyonlarını yapmaları gerekir. Ancak, daha öncede belirtildiği üzere, Cumhuriyet dönemi madeni paraları ve hatıra paraları için şu anda 2863 sayılı Yasa kapsamında herhangi bir tescil işlemi veya sınırlayıcı hüküm söz konusu değildir.Para koleksiyonculuğu, dünyanın özellikle çok gelişmiş ülkelerinde (ABD, Kanada, İngiltere gibi) oldukça yaygındır. Anılan ülkelerdeki nümismatik derneklerine veya örgütlerine çok sayıda insan üyedir. Ciddi anlamda para koleksiyonculuğu, derin bir kültürel altyapıyı, yoğun araştırma yapmayı, nümismatik biliminin ortaya çıkardığı gerçekleri yakından izlemeyi, arkeolojik alanda yürütülen çalışmalarla yakından ilgilenmeyi zorunlu kılan bir uğraştır. Para koleksiyonculuğu, sadece ekonominin kıtlık (nedretlik) kuralından yola çıkılarak salt bir servet biriktirme olgusu olarak yürütülemez. Bu uğraş; insanın çok yönlü olarak kendisine yatırım yapmasını ve kendisini geliştirmesini zorunlu kılan özel nitelikli bir uğraştır. Türkiye’de para koleksiyonculuğu gelişmekte olan bir uğraştır. Henüz yeteri düzeyde yaygınlık kazanmış bir uğraş değildir. Şu an için gelişmiş ülkelerdekiyle karşılaştırılmayacak ölçüde çok az sayıda insan tarafından para ve hatıra para toplanmaktadır. Güncel hatıra para koleksiyonculuğu Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü önderliğinde sürdürülmektedir. Hatıra para koleksiyonu yapmak isteyenler Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü Koleksiyon Servisine üye olmaktadırlar. Buraya üye olanlar; çıkan hatıra paralardan öncelikli olarak ve sürekli biçimde haberdar edilirler. Ayrıca, kontenjanlı olarak sınırlı sayıda üretilen hatıra paraları ve hatıra paralı Darphane ürünlerini sadece üyelerin alması olanaklıdır. Türkiye’de para koleksiyonculuğunun gelişmiş ülkeler düzeyine gelebilmesi için başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere, üniversitelere, yazılı, görsel ve işitsel iletişim organlarına, müzelere, özellikle bankacılık ve finans alanında etkinlik gösteren büyük kamu ve özel kesim kurum ve kuruluşlarına büyük görevler düşmektedir. 4. Cumhuriyet Dönemi ve Hatıra ParaKurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti, madeni ilk paralarını 1924 yılında basmıştır. Tedavüle çıkarılan ilk madeni paralar; 100 Para, 2 ½ Kuruş, 5 Kuruş, 10 Kuruş olmak üzere dört paradan oluşuyordu. Bu seriye 1925 yılında 25 Kuruş eklenmiştir. 100 kuruş ve 1 Lira 1934 yılında tedavüle sürülmüştür. 1 Kuruş ve 50 Kuruş ise, 1935 yılında tedavüle çıkarılmıştır. Cumhuriyet döneminin en küçük madeni parası olma özelliğini taşıyan 10 Para ise ilk kez 1940 yılında basılmıştır. Bu en küçük küpürlü madeni para, 1941 ve 1942 yıllarında da basılmıştır. Madeni para serisine 1960 yılında 2 ½ Lira katılmıştır. Madeni 5 Lira 1974 yılında, 10 Lira 1981 yılında, 20 Lira 1984 yılında, 25 Lira 1985 yılında, 50 Lira 1984 yılında, 100 Lira 1984 yılında 500 Lira 1989 yılında, 1000 Lira 1990 yılında, 2500 Lira 1991 yılında, 5000 Lira 1992 yılında, 10.000 Lira 1994, 25.000 Lira 1995 yılında, 50.000 Lira 1996 yılında, 100.000 Lira 1999 yılında, 250.000 2002 yılında Lira yılında tedavüle çıkarılmıştır.Cumhuriyetin kuruluşundan 1970 yılına kadar hatıra para olarak herhangi bir para çıkarılması söz konusu olmamıştır. 1264 sayılı Madeni Ufaklık ve Hatıra Para Bastırılması Hakkında Kanun, 28.05.1970 tarihinde TBMM’de kabul edilmiş ve 06.06.1970 tarih ve 13512 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Yasanın 1’inci maddesi uyarınca; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı memleket ekonomisinin gelişimine paralel olarak tedavüle gereği kadar madeni para çıkartmaya yetkilidir. Milli ve milletlerarası önemli tarihi, bilimsel, kültürel ve sanat olayları ile anmaya değer diğer olay ve günleri belirtmek ve muhtelif alanlarda ün yapmış Türk büyüklerini anmak amacıyla ve Hükümetçe lüzum ve faydası takdir edilecek diğer sebep ve vesileler dolayısıyla madeni hatıra para da çıkartılabilir. Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, Hazine birimleri Maliye Bakanlığı’ndan ayrılana kadar Maliye Bakanlığı’nın ana hizmet birimlerinden birisi olarak 2996 sayılı Maliye Vekaleti Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanun çerçevesinde görevlerini yürütmekteydi. Hazine birimlerinin 1983 yılında Maliye Bakanlığı bünyesinden ayrılarak Başbakanlığa bağlı Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı haline getirilmesiyle birlikte Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü de anılan Müsteşarlığa bağlanmıştır. Bunun üzerine çıkarılmış olan 234 sayılı Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarılmıştır. Söz konusu KHK’nin “Görev” başlıklı 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca, ilgili yasalar gereğince Hazine Müsteşarlığı’nca tedavüle çıkarılması kararlaştırılan madeni ufaklık para ve madeni hatıra paraları basmak ve dağıtmak görevi Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü’ne verilmiştir. Hatıra para çıkarılması, 1264 sayılı Yasanın birinci maddesinin ikinci fıkrası hükmü ile hukuki çerçevesine kavuşmuştur. Bu hukuki ve yasal çerçevenin oluşmasından sonra Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, ilk hatıra para olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi 50. Yılı anısına aşağıda özellikleri gösterilen parayı çıkarmıştır. Bu para Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk hatıra parası olma özelliğini taşıdığı için önemlidir. Nominal Değeri 25 Lira Satış Fiyatı 25 Türk LirasıMadeni Gümüş 830 Azami Baskı 100.000Çapı 32.00 mm Yurtiçi 100.000Ağırlığı 15.00 gr Yurtdışı Baskısı YokKalınlığı 2.35 mm Satılan Adet 23.420Baskı Özelliği Normal Yurtiçi Satışı 23.420Kenar Özelliği Tırtıllı Yurtdışı Satışı YokSanatçı Avni KUMUK Tedavül Süresi Sanatçı İmzası Var Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü tarafından 1970 yılından 29 Ekim 2003 yılına kadar yurtiçinde çıkardığı hatıra para sayısı 353 adettir. Bu sayıya yurtdışına yaptığı hatıra paraların bazıları ile hatıra para setleri dahil değildir. 1970 yılından bu yana 18 adet hatıra para seti çıkarılmıştır. Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, genç kuşaklara eski paraların tanıtılması ve o dönem tarihinin anımsatılması amacıyla Cumhuriyet Dönemi tedavül madeni paralarını orijinal kalıplarını kullanarak kıymetli madenden (altın ve gümüş) yeniden basmaya ve Nostalji adı altında hatıra para seti olarak satmaya başlamıştır. Bu kapsamda ilki 2000 yılında 7’li set halinde; 100 Kuruş (1934) gümüş, ½ Kuruş (1948) altın, 1 Kuruş (1949) altın, 2 ½ Kuruş (1950) altın, 25 Kuruş (1951) altın, 2 ½ Lira (1965) gümüş, 5 Lira (1975) gümüş olarak piyasaya sunulmuştur. Bu seriyi, 2002 yılında tamamı gümüş olarak ve yine orijinal kalıplar kullanılarak basılan 1935 yılının 5 madeni parasından oluşan 1935 Yılı Nostalji Seti izlemiştir. Nostalji setlerinin üçüncüsü Cumhuriyetin 80’inci yılının kutlanacağı 2003 yılında çıkarılacak ve bu sette 1936-1950 arasında tedavül etmiş 13 adet madeni para yer alacaktır. Söz konusu paralar, önceki nostalji setlerinde olduğu gibi yine orijinal kalıpları kullanılarak ve 925 ayar gümüşten basılacaktır. Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, 1264 sayılı yasanın çıktığı 1970 yılından bu yana Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümlerini değişik ve çok özel nitelikli hatıra paralarla anmış ve tarihe iz düşmüştür. 1970 yılından itibaren Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümü kutlamaları anısına çıkarılmış olan hatıra paralar şöyledir:Yıl Konu Değer Maden Baskı Adedi1973 Cumhuriyetin 50. Yılı 50 Lira Gümüş 900 68.7301973 Cumhuriyetin 50. Yılı 100 Lira Gümüş 900 64.8851973 Cumhuriyetin 50. Yılı 500 Lira Altın 22x6 147321973 Cumhuriyetin 50. Yılı 500 Lira Altın 22x6 14.7321983 Cumhuriyetin 60. Yılı 3.000 Lira Gümüş 925 1.5441993 Cumhuriyetin 70. Yılı 50.000 Lira Altın 22x7.2 9501998 Cumhuriyet ve Lozan 3.000.000 Lira Gümüş 925 2.6401998 Cumhuriyet ve Gençlik 3.000.000 Lira Gümüş 925 4.4921998 Cumhuriyet 2000 3.000.000 Lira Gümüş 925 1.8101998 Cumhuriyet ve kadın 3.000.000 Lira Gümüş 925 2.6461998 Cumhuriyet ve Çocuk 3.000.000 Lira Gümüş 925 1.9891998 Cumhuriyet ve Devrimler 3.000.000 Lira Gümüş 925 1.8011998 Cumhuriyetin 75. Yılı 25.000.000 Lira Altın 22x7.2 1.7522003 Cumhuriyetin 80. Yılı 15.000.000 / 20.000.000 Lira Gümüş 925 -Cumhuriyetin 50. Yılı Hatıra Paraları (1973)Cumhuriyetin 60. Yılı Hatıra Parası (1983)Cumhuriyetin 70.Yılı Hatıra Parası (1993)Cumhuriyetin 75. Yılı Hatıra Paraları (1998)Cumhuriyetin 80. Yılı Hatıra Paraları (2003)5. SonuçBir çağdaşlaşma ve yaşam biçimi olan Atatürk Devrimlerinin en önemlisi olan Cumhuriyet, her alanda Türk yurttaşlarını olumlu yönde etkilemiş ve geliştirmiştir. Bu kapsamda, nümismatik alanında da, bizzat ulu önder Atatürk’ün talimatlarıyla büyük hamleler yapan arkeoloji biliminin gelişimine koşut olarak büyük gelişmeler yaşanmaktadır. Arkeoloji ve nümismatik alanında yaşanan gelişmenin ülkemizdeki para koleksiyonculuğuna da olumlu etkilerinin olması beklenmektedir. Bu olumlu gelişmenin olabilmesi için, bu alanda önderlik yapan Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü büyük çaba göstermektedir. 1970 yılından itibaren başlayan hatıra para emisyonunun dünya standartlarında bir boyut ve nitelik kazanması için ileri teknoloji ürünü hatıra para üretim makinelerine ve sistemlerine sürekli yatırım yapmaktadır. Ayrıca, ülkemizdeki hatıra para koleksiyonculuğunun yaygınlaşması için gereken her türlü bilgilendirme ve yardım işlemini yapmakta; koleksiyon ürünlerinin daha çekici, daha nitelikli ve daha çeşitli hale gelmesi için sürekli çaba göstermektedir. Bu alanda gelişmiş ülke düzeylerine gelinebilmesi için başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere, tüm üniversitelerin, müzelere, yazılı, görsel ve işitsel tüm basın ve yayın organlarının, kamu ve özel tüm büyük boyutlu kurum ve kuruluşların Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü’nün bu çabasına katkı sağlamaları gerekir.

Paranın icadı

Lidyalılar zamanında icat edilen para, ister madeni ister banknot olsun, insan hayatına damgasını vuran en önemli sembollerden biridir.
Para icat edilmeden önce, deniz kabuğundan kıymetli metallere kadar çeşitli mallar değişim aracı olarak kullanıldı. Tarihteki ilk madeni para basımı M.Ö. VII. yy’ da Anadolu’da Lidyalılar tarafından gerçekleştirildi. Dünyanın ilk büyük darphanesi Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul Simkeşhane’de kuruldu. M.Ö. 118 yılında deri para kullanan Çinliler, M.S. 806 yılında da ilk kağıt parayı yaptılar.
Batıda kağıt paraların basılması ve kullanılması 17. yy sonlarına rastlıyor. İlk kağıt icat para’nın 1690′ lı yıllarda ABD ve İngiltere hükümetleri tarafından basıldığı ve dolaşıma çıkarıldığı, 1694 yılında İngiliz Merkez Bankası ve diğer ülke merkez bankalarının kurulması ile de yaygınlaştığı biliniyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk kağıt paralar idari, sosyal ve yasal reformların gündeme geldiği Tanzimat Dönemi’nde tedavüle çıkarıldı. İlk Osmanlı Banknotları Abdülmecit tarafından 1840 yılında Kaime-i Nakdıye-i Mutebere adıyla, bugünkü dille Para Yerine Geçen Kağıt, bir anlamda para olmaktan çok faiz getirili borç senedi veya hazine bonosu niteliğinde düzenlendi. Matbaada basılmayan ve elle yapılan bu paraların her birine resmi mühür vurulurdu Osmanlı Yönetimi, 1842 yılından itibaren de matbaada para basmaya başladı. Birinci Dünya Savaşı sırasında da 1915 yılından itibaren altın ve Alman hazine bonolarını karşılık göstererek dört yıl boyunca, yedi tertipte toplam 160 milyon liranın üzerinde banknot çıkardı. Bu banknotlar evrak-ı nakdiye adı altında Türkiye Cumhuriyeti’ne intikal etti ve Cumhuriyetin ilk yıllarında kağıt para bastırılmadığından 1927 yılının sonuna kadar tedavülde kaldı

Paranın Tarihçesi

Osmanlı Devleti'nin temelleri 13. yy'da atılırken, Anadolu Selçuklu Devleti 1148 yılında Kösedağ Savaşında Moğol İlhanlı Devleti'ne yenik düşerek uydu bir devlet olarak bu yüzyılın sonunda dağıldı. Bu iki devlete bir zamanlar bağlı olan beylerin bir yandan bağımsızlıklarını ilan yoluna giderken, diğer yandan Anadolu'daki otorite boşluğunu doldurup diğer beyleri egemenlikleri altına alma çabaları, İlhanlı başarısının ve bu ortamın sağladığı yol güvenliğini uzun bir süre için ortadan kaldırdı. Bu durum ekonomik bazı sonuçlar doğurdu; Hareketlilik ve canlılık getiren dış ticaret çok küçüldü ve Anadolu'da durgun bir ekonomi devri başladı.
Anadolu'da, Selçuklu Devleti de, İlhanlı Devleti de altın ve gümüş para darp ediyorlardı. İlhanlılar'ın bimetalizmi tartışmalıdır ama altın paralarının varlığı bir bakıma bimetalizmlerine tanık kabul edilebilir. Selçuklular ise İslam altın dinarı ve gümüş dirhem geleneğini sürdürüyorlardı. Son zamanlarına kadar bu sikkelerin standart ağırlıklarından sapma çok azdı. Bu itibarla İslam bimetalizmine bağlı kaldıkları söylenebilir. Bizans ise altın monometalizmini yaşatıyordu.
Selçuklu Devleti'nin tarihe karışması ve İlhanlı Devleti'nin dağılmasıyla, güvensizliğin hüküm sürmesi üzerine, dış ticaret limanlarda yerli ürünlere münhasır kaldı. Bu da büyük paralarla ifade edilmiyordu. Bu yüzden tedavülde büyük bir değer taşıyan paraya gereksinim olmadı. Anadolu'da altın para darp edilmez oldu. Ufak bir sikke olan akçe her ihtiyaca cevap veriyordu. Liman kenti bir imparatorluk merkezi olmak, endüstrisi bulunmak, ulaşımı aksatacak engeli bulunmamak gibi ayrıcalıkları bulunan Bizans, altın monometalizmde direndi. Ancak dünya ticareti yeni çağın başına kadar süren bir daralma dönemine girmişti,. Bu arada on dördüncü yüzyıl ve onbeşinci yüzyılın ilk yarısında gerileme ve dağılma sürecinde bulunan Bizans, altın parasını yeni çağların başına doğru 3.559 gr'lık Venedik Dukası'nın üçte birine kadar düşürmek zorunda kalmıştı. Oysa bir zamanlar bugünün doları işlevini görürken 4.54 gr. Ağırlığında idi. Gene dünya ticaretinden kopmayan alıyn Ordu Devleti'nde, altın para yoktu; büyük değer ifade eden "sum" diye oldukça ağır (36 miskal, 166.888 gr. Ağırlığında) som gümüş çubuklar değişimde kullanılıyordu. Aynı dönemde Aydınoğulları bir aralık Venedik Dukası'nın taklitlerini bastılar ve Venedik'in tepkisiyle karşılaştılar. Orhan Bey, daralma döneminin az öncesinde gelişme umutları yaşanırken teklik akçeden başka ikilik ve beşlik akçeler de çıkardı. Fakat umulanın aksine daralma yaşanınca, daha iri gümüş para darpı yoluna gidilemediği gibi ikilik ve beşlik darpı da durduruldu. Ne Osmanlılar ne de Anadolu beylikleri yeniçağın başına kadar akçeden büyük sikkeler basmadılar.

Para nedir?

Para bir değişim aracıdır. Zamanımızda tüm dünyada kullanılmakta olan para sistemi, kağıt para sistemi olduğundan paranın kendi başına bir değeri bulunmamaktadır. Ancak para, toplumlarda üretilen her türlü mal ve hizmetlerin ölçülmesini ve değerlendirilmesini sağlayan, üzerinde toplumsal mutabakatın bulunduğu bir değişim ve değerlendirme aracıdır. Kendisine bu gücü sağlayan ise devletin hükümranlık gücüdür. Uluslar arası ilişkilerin son derece gelişmesi, paranın eskisine göre çok daha hızlı hareket imkanına sahip olması, dünya devletlerinin paralarının sağladığı itibar dikkate alındığında devletleri paralarının güçlerine göre de sıralayabilmek mümkündür. Bu iyi paradan kötü paraya doğru bir sıralama olacaktır. İşte iyi para ( itibar gücüne dayalı devletlerce düzenlenen ulusal değişim aracı) tıpkı bir mal gibi diğer ülke halkları ve devletleri tarafından da ithal edilir ve tasarruf aracı olarak da değerlendirilir. Yabancı devlet parasının ulusal ekonomilerde ihtiyaç miktarından fazla bulundurulması o ülkenin ekonomisine doğrudan katkıda bulunmak anlamı taşır. Ülkede para konvertibilite (dönüşebilirlik) imkanına sahipse tedavülde birden fazla para bulunur ki, işe o zaman İngiliz maliyecisi Thomas GRESHEM in söylediği ve kanun olarak kabul edilen İYİ PARA KÖTÜ PARAYI KOVAR hükmünün işlediği enflasyonist her ortamda daha fazlası ile görünecektir. iktisadi hayatın işleyişinde büyük bir öneme haizdir.Mübadelenin yapılmasında sağladığı kolaylık sebebiyle kullanımı yaygınlaşmış ve günümüzün ekonomik yaşayışında vazgeçilmez bir unsur olmuştur.Paranın kullanılmadığı dönemlerde bir malın doğrudan doğruya diğer bir malla mübadelesi yani trampa söz konusu idi. Mübadele edilen mal miktarının oranı her malın diğerine nazaran değerini ifade eder. Trampanın gerçekleşebilmesi, taraflardan her birinin alacağı malın , vereceği maldan daha faydalı olduğuna inanmasıyla mümkün olur. Diğer taraftan , trampa edilecek mallar kolaylıkla bölünemediğinden , bu mallar arasında kolaylıkla kıymet eşitliği sağlanamıyordu. Bu ise mübadeleyi zorlaştırıyordu.Bu zorluğu gidermek için üçüncü bir malı(hayvan derisi , tuz, buğday, inci daha sonra madenler )ödeme vasıtası olarak kullanılmaya başlanmıştır. Yani bu madenler paranın fonksiyonlarını görmüş ve para , kaydi para , kağıttan yapılmış paralar(çeşitli senet ve bonolar ), ufaklık paralar kullanılmaya başlanmıştır.